Adil Devlet Başkanının Özelliği
Ömer Bin Abdülaziz (ra), halife olduğunda, Hasan Basri’ye (ra) bir mektup yazarak, kendisine adil yöneticinin özelliklerini yazmasını istedi. Hasan Basri de kendisine şunları yazdı:
“Ey Müminlerin Emiri, bil ki, Allah adil devlet başkanını; her eğilmeye yüz tutanı düzelten temel, her şaşkının başvuru kaynağı, her ifsad edicinin ıslahı, her zayıfın gücü, her mazlumun adaleti, her üzgünün sığınağı kılmıştır.
Adil devlet başkanı, ey Müminlerin Emiri, onlar için en güzel otlakları araştıran, tehlikeli otlaklardan uzaklaştıran, onları yırtıcı hayvanlardan koruyan ve onları sıcağın ve soğuğun eziyetinden sakınan, sürüsüne şefkatle davranan ve onlara acıyan çoban gibidir.
Adil devlet başkanı, ey Müminlerin Emiri, küçükken kendileri için çalışan, büyükken kendilerine öğreten, hayatında onlar için kazanç elde eden ve ölümünden sonra da onlar için biriktiren, evlatlarına şefkatli olan baba gibidir.
Adil devlet başkanı, ey Müminlerin Emiri, onu zorlukla karnında taşıyan ve zorlukla doğuran, küçükken uykusuzluğu ile uykusuz kalıp sakinleşmesi ile sakinleşip onu terbiye eden, bazen onu emziren bazen de onu sütten kesen, afiyette olmasıyla sevinen, şikayet etmesiyle üzülen, evladına karşı ince ruhlu, iyiliksever ve şefkatli anne gibidir.
Adil devlet başkanı, ey Müminlerin Emiri, küçüklerini terbiye edip, büyüklerinin geçimini sağlayan, yetimlerin vasisi ve fakirlerin hazinedarıdır.
Adil devlet başkanı, ey Müminlerin Emiri, sağlam olması ile sağlıklı organların olduğu, bozulması ile bozulduğu organlar arasındaki kalp gibidir.
Adil devlet başkanı, ey Müminlerin Emiri, Allah ile kulları arasında kaim olandır. Allah’ın kelamını işitir ve onlara işittirir, Allah’ı gözetir ve onların görmesini sağlar, Allah’a boyun eğer ve onlara boyun eğdirir.
Ey Müminlerin Emiri, Allah’ın seni sahip kıldığı şeylerde, efendisinin kendisine güvendiği, kendisini, malını ve ailesini muhafaza ettiği, ama bunun karşılığında malını saçıp savuran, ailesini dağıtan ve böylece ailesini muhtaç ve malını israf eden köle gibi olma.
Bil ki, ey Müminlerin Emiri, şüphesiz Allah, kendisiyle kötülüklerden ve fuhşiyattan sakındırmak için sınırlar indirmiştir. Öyleyse bunları koruması gereken bunları aşarsa, nasıl olur?
Bil ki, ey Müminlerin Emiri, şüphesiz Allah, kullarına hayat vermesi için kısası indirmiştir. Öyleyse onlar için kısas alması gereken onları öldürürse nasıl olur?
Ey Müminlerin Emiri, ölümü ve sonrasını, ölüm esnasındaki dostlarının azlığını ve ölüme karşı yardımcılarını hatırla. Onun ve ondan sonraki en büyük korku için azık elin.
Bil ki, ey Müminlerin Emiri, içinde oturduğun evinin dışında uzunca ikamet edeceğin ve dostlarının senden ayrılacağı ve çukurunun içinde seni yalnız başına teslim edecekleri başka bir evin daha var. Öyleyse kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı günde sana arkadaşlık yapacak şeyler edin.
Ey Müminlerin Emiri, “kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman”ı hatırla! O gün sırlar aşikârdır. Kitap, küçük büyük hiçbir şeyi geri bırakmayacak şekilde kaydetmiştir. Öyleyse şimdi ey Müminlerin Emiri, ecel gelmeden ve emel kesintiye uğramadan önce sana mühlet verildi.
Ey Müminlerin Emiri, Allah’ın kulları hakkında cahillerin hükmettiğiyle hükmetme, zalimlerin tarzıyla onlardan birşey isteme ve müstekbirleri zayıf düşürülmüşlere musallat etme. Çünkü onlar “ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler.” Böylece onların günahı ile beraber günahını yüklenir, onların ağırlıkları ile beraber ağırlığını taşırsın. Senin sıkıntınla nimetlenenler ve ahirette sahip olacağın güzelliklerini yok etmekle dünyalarında güzel şeyleri yiyenler seni aldatmasın! Bugünkü gücüne bakma, bilakis yarınki gücüne bak! Ölüm tuzakları içinde esir edilmişsin, melekler ve peygamberlerin toplandığı yerde Allah’ın önünde durdurulmuşsun. Şüphesiz bütün yüzler Hayy ve Kayyum olan Allah’a boyun eğmiştir.
Şüphesiz ki ben, ey Müminlerin Emiri, nasihatimle her ne kadar benden önceki akıl sahiplerinin ulaştığı mertebeye ulaşmadıysam da, sana karşı şefkat göstermekten ve öğüt vermekten geri durmadım. Sana yazdıklarımı, iyileşmesini ve afiyete kavuşmasını umduğu için sevdiğine acı ilaçlar içiren dostun tedavisi gibi kabul et. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun, ey Müminlerin Emiri.”
(Şihabuddin En-Nuveyrî, Nihayetu’l Ereb, Cilt: 6, Sh: 36)